Meditasyon ve Zikir

15.07.2016 20:22

Sezgi gücünü geliştirmek için çok değerli bir araçtır.Bize bedenimiz,zihnimiz ve ruhumuzla yaptığımız küçük bir araştırma olanağı sağlamaktadır.Sezgi gücü gerçek güçtür.Hepimiz buna sahibiz.Yeter ki fark edelim.meditasyonun kandaki serotonin ve beta endorfin salgısını artırdığı bilimsel olarak, kanıtlanmıştır.

Sezgi bize pek çok yolla fısıldar.Bizimle konuştuğu en önemli yollardan biride rüyalar ve simgelerdir.Kendinizi çok basit yollarla sezgilerinize açarsanız gerçekten büyük mesajlar bulursunuz.

Meditasyon birleşmek demektir.Derin bir birleşme insanı şifalandırır.Ruhunuzla birleşirsiniz,ruhsal güçleriniz artar.aklınızla birleşirsiniz zeki olursunuz.İradenizle birleşirseniz zeki olursunuz.İradenizle birleşirseniz kararlı olursunuz.

Meditasyon insanın farkındalığını fark etmesidir.Bir insan fark etmeye başladığında olaylar çözülür ve gelişir.Meditasyonla uyku arasında hiçbir fark yoktur.Gerçek olarak ark ettiğin andan itibaren bilinçli olarak gerçeğine çıkarsın.Tabii o noktaya çıkabilecek konuma geldiğinde..Uykuda ise bilmeden gidersin .Uykuda gitme daha tehlikeli bir gitme olabilir.Meditasyonla bilerek kendinizi yönlendirebilirsiniz.İnsanlar rüya görmek için uyurlar.Örneğin benim şu andaki gerçeğim nedir?deyip rüyadaki o boyutunuza gidip kendinizi görebilirsiniz.

İslamda zikirden daha önemli,öncelikli hiçbir iş ve ibadet yoktur.Allah'ı anmış olmadan başlanılan işin değeri ,yapılan ibadetin de anlamı yoktur.İslam'da her hareketin temel noktası Allah'ı zikirdir.Onsuz fikrin de bir hayrı yoktur,eylemin de.

Kişiyi de amelini de değerli kılan,her niyetin ,eylemin içinde de öncesinde de sonrasında da Allah'ın zikredilmiş olmasıdır.Yoksa varlığının da kıymeti yoktur,yaptığının da.

İmanın da ibadetin de amel ve ahlakın da özü,Allah'ı anış,yani zikirdir.Kur'an'a baktığımızda birçok ayet zikirden bahs eder.Birkaç örnek verecek olursak;

"Ey inananlar!Melekleriyle birlikte karanlıklardan kurtulup aydınlığa çıkmanız için size yardım eden Allah'ı çokça ve sıkça anın.Onu sabah akşam yüceltin.Kuşkusuz Allah,müminleri koruması altına alan ve onlara yardımını hiç esirgemeyendir."

"Kendileri Allah'ı unutan,Allah'ında kendilerini unuttuğu kimseler gibi olmayın.Çünkü böyle kişiler,Allah'ın buyruğundan çıkmış fasıklardır."

"Yaratanının adını sürekli an.Herşeyinle kendini ona teslim et."

"Mü'minler çocuklarınız ve mallarınız hiç bir zaman sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın.Kim bunu yaparsa kaybedenlerin arasına katılır."

"Allah insanlarını alışverişleri,işi gücü,hiçbir şekilde Allah'ı anmalarını engellemez.Onlar hem işlerini görürler hem de Allah'ı zikrederler."

"Allah'ı anmak yapılacak ibadetlerin en büyüğüdür.Allah yaptığınız ibadetleri bilir."

"Namazı beni anmak için kıl."

"Allah'a inananların kalbi Allah'ı anmayla huzur bulur.Şunu iyi bilin ki kalpler ancak Allah'ı zikretmeyle huzura kavuşur."

"Esenliğe kavuşmak istiyorsanız Allah'ı sık sık ve çok anın."

"Allah anıldığı zaman mü'minlerin kalpleri ürperir."

"Ahirete inanmayanların yanında Allah anıldığında onların kalpleri ürker.Onun dışında birşeyler zikredildiğinde ise içlerini sevinç kaplar."

"İnananlar,yararlı işler yapanlar Allah'ı sıkça ve bolca ananlar ,kendilerine haksızlık yapılmasını engelleyenler doğru yoldadırlar."

"Kim Allah'ın vermiş olduğu nimetlerine karşılık onu yüceltirse bu,onun gönlündeki Allah'a olan saygısını gösterir."

Hz Allah cümlemize kendisini hakkı ile zikr etmeyi nasip etsinIslam'da meditasyon zikir olarak var

Meditasyondan gayemiz Nietzsche'nin dediği üstün insanı oluşturmak; tasavvufta buna 'insan-ı kamil' diyoruz. Toplum içinde yabancılaşmamış, kendini gerçekleştiren insanı istiyoruz. O insan, bütün bilgeliklerin hepsini içinde barındıracak. O yorumun anlamı içimize tanrısal modeli yerleştiriyor. İnsan, kurumların, ideolojilerin, yöneticilerin etkisinde kalır ve kendi olma sürecine giremezse yabancılaşma başlar. Ben meditasyonu ruhsal akışa bırakma olarak algılıyorum. Tırmanışın amacı varlıkla bütünleşmekti. Yaşam vakit geçirmek için değil, ilahi akışa dahil olarak bir şeyler yapmak içindir. Biz dördüncü aşamaya, meditasyonun sağladığı sakin bilinçlilik haline giremezsek olamayız. Yunus'un 'bir ben vardır bende benden içeru' dediği durumun bilincinde olmazsak, bizi diğer varlıklardan ayıran tanrısal boyutumuz ortaya çıkmaz. Dördüncü bilinç yani sakin uyanıklık hali, günlük yaşantımızda sürerse, zihin birlik bilinci dediğimiz hale erişir. Budistlerin başvuru kitaplarından Bhagavatgita'da, buna 'kayıpta ve kazançta eşitlik' denir. Kuran'da ise bu 'hayır ve şerrin hepsinin hayır olduğu, kayıp ve kazancın hepsinin Allah'tan geldiği' şeklinde ifade edilir. Buna beşinci bilinç deriz. Altıncı bilinç, Tanrı bilincidir, yedinci bilinç birlik bilincidir. Birlikte yerleş, birlikten eylemin çıksın, oradan hareket et. Çelişkiden, ikilikten, tereddütten yola çıkma. Hareketlerin birlikten gelsin. O zaman yaptığın her şey O'dur, sen değilsin. Başka bir şey olma, O'nun eli ol. Yunus'un 'bir ben vardır bende benden içeru' dediği yer aslında dördüncü boyutun başladığı yerdir. Kozmik bilinç dediğimiz düzeyde, kişi artık varlıkla bütünleşiyor ve kendini ilahi bir akışa bırakıyor. Bu noktada Yunus 'ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim' der. Kuran'da 'kim kendini tanırsa Rabbini bilir' denen budur. Mantrayı söylüyoruz, o büyük ben'in bizde açılımını, varlığın bizi kapsamasını istiyoruz. İnsan genelde yitirmekten korkar ve kazanmak ister. Kazanınca şımarır, yitirince üzülür. En önemli korku yitirme korkusudur, hastalıkların oluşmasına neden de bu korkudur. Yunus'un dediği, kozmik bilinçte, ilahi akışın içine girdiğimizde hiçbir şey insanı üzemez. Kuran'da söylüyor; 'Oku atarken, atan sen değildin, Allah'tı' diyor. Peygamber efendimiz, bir hadisinde diyor ki 'öyle bir an gelir ki ben bana yaklaşan insanın gören gözü, işiten kulağı, yapan eli olurum'. Allah eylemlerimizi sahipleniyor ve mesafe kalkıyor. Geçenlerde bununla ilgili ilginç bir durum oldu. Bir öğrencim trafik kazası geçirdi, komadan çıkamıyor. Mescide girdim, yogaya başladım, öbür tarafa geçtim, kızın bilinçaltına gireyim dedim. O anda olağanüstü bir sürece girdim. Kız dünyaya geri gelmek, hayata dönmek istemiyor. 'Seni çok seviyoruz, gel, aramıza katıl, bekliyoruz' dedim, bayağı uğraştım, sonra da elimle dokundum 'Ya Şafi, Ya Kafi, Ya Allah' dedim. O gün biraz toparlandı, bilinci açıldı. Dünyaya geri gelmek istememesinin psikolojik nedenleri vardı, çünkü gerçeklerle yüzleşmek istemiyordu. Medİtasyon aslında 'derin düşünmek' demek, Fransızca'dan geliyor ama gerçek anlamını yitirmiş, o nedenle meditasyon demeyi doğru bulmuyorum. Sanskritçe karşılığı 'Turyaçetan'ı Türkçeye çevirdiğimde 'SU' yani 'Sakin Uyanıklık' olarak telaffuz etmeyi tercih ediyorum. İlk mesaj SU'nun somut, fiziksel durumu. SU bir dördüncü bilinç durumudur. Tıpkı maddenin hali gibi, nasıl su buhar halinde başka, buz halinde başka ama yine öz olarak su ise, bilincin de halleri var. İlk üç bilinç hali, uyku, rüya ve uyanıklık halleri. Rüya ile uyanıklık arasında çok farklı bilinç hali var, rüyada da gerçeklikle ilgimiz yok; fizik kurallarına uygun olmayan bir bilinç durumundayız. Meditasyon bilincin dördüncü halini yaşatıyor bize. Uyku dinlendirir, rüyada psikolojik yönden stresler çözülür. Meditasyonun yarattığı dördüncü bilinç durumu da uyku ve rüyanın çözemediği fiziksel ve ruhsal stresleri çözer. Mantralı meditasyon tekniğinden bahsediyoruz. Bu teknikle insanın sakin bir yerde oturup, gözlerini kapatarak giderek daha sakin duruma gelmesini amaçlıyoruz. İnsan tamamen sakin ve çabasız bir hale geliyor. Mantra bu yöntemin araçlarından biri. Mantra anlamsız olmalı; tınısı, ses değeri, müzikal niteliği zihni sakinleştiren bir etki taşımalı. Meditasyon yapan kişinin vücudunda bağışıklık sistemi kuvvetleniyor, deri direnci artıyor. Meditasyon öğrenmeye ikinci doğum deniyor. Çünkü normal insan, üç bilinç haliyle dünyaya geliyor. Ama meditasyonla dördüncü bilinci deniyor.
 

 

Bu bölüm boş.