Hepimiz saf enerjiyiz, Şansın kaideleri

07.11.2016 19:01

Hepimiz saf enerjiyiz, Şansın kaideleri

Gördüğümüz şeyler boşluktan ibaret
Enerji değiştirilebilir, ama yok edilemez
Tüm evren saf enerji
Ne ekersen, onu biçersin..
Neye odaklanırsan, onu elde edersin
Şans nasıl yakalanır?

Gördüğümüz şeylerin çoğu, boşluktan ibaret

Nano Teknolojisi

Madde, birbirini sıkıca tutan moleküllerden oluşuyor. Atomlara gelince, onlar aynen birer güneş sistemi gibi. Ortalarında artı yüklü protonlar ve yüksüz nötronlardan oluşan birer çekirdek var, onun etrafında ise eksi yüklü elektronlar kendi yörüngelerinde dönüp duruyorlar. Bunu basite indirgeyerek şöyle hayal edebiliriz: Atom çekirdeğini oluşturan protonlarla nötronlar ile bunların etrafında daireler çizen elektronlar arasında çok boş yer vardır. Yani her atom, aslında bir miktar “katı” parçacıktan oluşuyor ve epeyce de boşluktan. Ki çekirdeği incelediğimizde, benzer şeyin onu oluşturan parçacıklar için de geçerli olduğunu görüyoruz. 

Dikkat! Tüm bu karmaşık yapı, milimetrenin milyonda biri (1/1.000.000) kadar çapta bir hacmin içinde yer alıyor. Peki atomun aktif varlığı olan çekirdek, atomun hacmi içinde ne kadar yer kaplıyor? Çekirdeğin yarı çapı, atomun yarı çapının on binde biri (1/10.000) kadar. Bu hesaba göre çekirdeğin hacmi, atomun hacminin on milyarda biri. (1/10.000.000. 000) Geri kalan kısım boşluk.

Hacim olarak yalnızca on milyarda bir yer kaplayan çekirdeğin kütlesi, atomun kütlesinin % 99,95’idir. Her çekirdek, o atomun bir nevi kara deliğidir. 

Hayal etmesi zor ama, atomun çekirdeği, bir bezelye büyüklüğünde olsaydı, elektronların kılıfı yüz yetmiş metre uzakta olurdu. Yani bizim “gördüğümüz” şeylerin çoğu, sadece boşluk. Tuttuğumuz, okşadığımız, kırdığımız her şey ve kendimiz, aslında büyük ölçüde, belki de tamamen boşluktan ibaretiz. Onu bizim için somut hale getiren mucize ise, yoğunlaşan enerji. Bu enerji alanları, mikroskopik ötesi derinliklere indikçe, daha küçük parçacıklar ve daha büyük boşluklar toplamını, bizim için tanıdık madde kılığına sokuyor. 

Yani biz çeşitli enerji titreşimlerini algılar, bu bilgileri beynimizde sabit bir tasarıma dönüştürürüz. Neredeyse tüm insanlar, benzer biçimde çevirdiklerinden, cisimleri de benzer biçimde görür ve hissederler. Mesela renkler, titreşim enerjisi olarak gözümüze ulaşır, orada elektrik tetiklemeye dönüşür ve beynimiz “gördüğümüz biçimleri” üretir. Hatta değişik renk frekansları, bazı duygular oluşturup, içimizde bazı dalgalanmalara yol açar. Bu yüzden maddenin, her zaman aynı ısıya sahip olmasına rağmen, biz bazı renkleri soğuk veya sıcak diye adlandırırız. 

Enerji değiştirilebilir, ama yok edilemez

Her algıladığımız görüntü biçimi, enerjiden oluşur ve aynızamanda başka bir enerji biçimine dönüşebilir. Bu yasa, enerjinin hiç kaybolmadığını, yalnız şekil değiştirdiğini gösterir. Enerji değiştirilebilir, nakledilebilir ama yok edilemez. Doğa filozofu Demokrit, (M.Ö 460-371) Dünya’daki hiçbir şeyin gerçekten kaybolmadığını, yalnız değiştiğini keşfetmişti. Bugünün fizik bilgisi hala bu teoriye dayanmaktadır. 

Madde, nasıl başka biçimlere veya bizim göremediğimiz bir enerjiye dönüşebiliyorsa, daha önce görünmez olan bir enerji'de maddeye dönüşebilir. Ayrıca formların/şekillerin değişimini etkileyebiliriz, enerji, bilinçaltı sayesinde yönetilebilir ve muhafaza edilebilir. 

Ne hayal ediyorsak, o maddeye dönüşür ve her dilek, bir enerjidir.Dilek gönderilir ve dilek kendini gerçekleştirmek ister, yani maddeye dönüşmek ister. Yayılan düşünceler ne kadar yoğun ise, enerji o kadar güçlü olur. Ne kadar güçlü duygu yüklenilirse, o kadar itici güç alırlar. 

Maalesef negatif düşünceler içinde bu böyledir. Bizim ne düşündüğümüz, enerjinin umurunda değildir. Enerji, iyi ile kötü arasında ayırım yapmaz, ahlak nedir bilmez ve de yargılamaz, neye dönüştüğü umurunda değildir, yalnız biçim değiştirir. 

İşte bu sebeple olumsuz enerji aldığımızda dengemiz bozulur, olumlu enerji aldığımızda, mesela bize bir güzel söz söylendiğinde ruhumuz güler. İşte bu sebeple bitkiler, Mozart’ın su akışlı konçertolarını dinlerken daha hızlı serpilir, Wagner’in öfkeli senfonisi çalınca güdük kalırlar.

Tüm evren saf enerji

Enerjiyi dokunarak (iterek, vurarak, çekerek vs.) iletmiyoruz. Bütün evren saf enerji olduğundan, her şey iletken malzeme görevi yapıyor. Sese yüklenince, titreştirdiği hava moleküllerinin çarpması sayesinde, kulak zarımızca yakalanıp, elektrik sinyalleri olarak beynimize kodlanan, ekrana yazılınca ışık molekülleri ile gözümüzün arkasındaki sarı noktaya transfer edilip, yine elektrik sinyalleri olarak beynimizde izdüşümü alınan kelimeler en belli başlı iletken araç.

Bir tek kelime ile, bir insanın dengesini alt üst etme gücü var bizde. Bir tek kelime ile, bir insanın gününü aydınlatmak, yada karartmak bizim elimizde. Bu kudrete karşılık biz de dokunulmaz değiliz. Yolladığımız kelimenin ekosu, bize mutlaka geri dönüyor. Bir kısır döngü (ya da olumlu döngü) başlıyor. Üstelik bazen o kelimeye bizim yüklediğimiz anlam değil de, o kelimeyi yolladığımız insanın ona yüklediği anlam da yaratabiliyor bu karmaşayı. (Ya da aşk, güven, dostluk gibi güzellikleri.)

Kelimelerimizi çok dikkatli seçmemiz gerekiyor. Özellikle karşımızdakini bilerek ya da bilmeyerek incittiğimizi fark ettiğimizde.

Hayatı daha güzel, daha az stresli bir hale sokmak çok da büyük bir çaba gerektirmiyor. Geç kalmadan ağızdan çıkan basit bir “özür dilerim” ya da kırıldığımız zaman karşıdakini kazanmayı hedefleyen yalın bir “bu hareketinle beni ne kadar kırdığının farkında mısın” uyarısı dünyayı çok daha yaşanılır hale sokar.

Ne ekersen, onu biçersin

Eylemden önce düşünce gelir, yani önce düşünür, sonra eyleme geçersiniz. Düşünceler ise enerjidir ve gerçek tezahürlerdir. İnsanlar „kötü“ dediğimiz şeyleri düşünerek, onları yaratmış olurlar. Dünyada cehennemi düşünmek, onu alınterinizle inşa etmektir - onu yaratmaktır. İnsanlar önce bu gibi olumsuz şeyleri düşünür, sonra onlardan korkar, nihayet onları oluşturacak kadar güçlü bir düşünce enerjisi yaratır, sonra bu enerjiyi yönlendirir. 

Düşünceler bir varlık yaratamaz, yalnız bizleri Yaratan bunu yapabilir. İnsan düşünceleri ile enerjileri bir araya toplar ki, bu da çok güçlü bir işlemdir. Bu hayır için de, şer için de yapılabilir. Burada yaratılmış bir şey yoktur, bu yüzden bu enerji dağılabilir bir enerjidir. Bir düşünce kasıtlı bir eylemdir. Amaç, yeni enerji, yeni fikirler, yeni umutlar, yeni yönelimler getirerek, bu uyumsuzlukları etkisiz kılmaktır. 

Önemli olan düşüncenin taşıdığı niyettir. Eğer bir insana sevgi yollarsanız, niyet budur. Eğer bunun karşılığında bir şey beklerseniz, ona yine de sevgi yollayabilirsiniz, ama niyetiniz bu değildir. Bu tamamen ne beklediğinize bağlıdır.

Mutluluk, insan hayatının olumlu düşünceleridir. Olaylara karşı önyargısız, pozitif yaklaşmak, olumlu ve sağlıklı bir hayat biçimidir. Olumsuz düşünceler ise, hasta ve yoz ilişkilere yol açar. Yakalandığımız her hastalığı kendi düşünce kalıplarımızla biz yaratırız. Eğer o düşünce kalıbını keşfedip, onu değiştirebilirsek, sahip olduğumuz rahatsızlık ve hastalık da ortadan kalkmış olur. Sahip olduğunuz düşünceler ve kullandığınız cümleler, sözcükler, bu aşamada yaşamınızı ve deneyimlerinizi oluşturur. Yani şu anda seçtiğiniz düşünceler ve sözler, yarını, ertesi günü, ayı ve yılı - geleceğinizi oluşturur. 

Eğer zor insanlarla karşılaşırsanız, size saldırıda bulunurlarsa, onlara karşılık vermek, sinirlenmek/kızmak acı sözler söylemek hiç bir işe yaramaz. Hissettiklerinizi, hiç düşünmeden dışarı vurmak, bir karşıtlık ortamı yaratır ve olumsuz duyguları tetikler. Saldırıda bulunan kişiye bir fatura ödetirseniz, onunla birlikte siz de bir fatura ödersiniz.

Zor insanlar her zaman olmuş ve olacaktır. İnsanların amaçlarını fark edip, soğukkanlılığınızı muhafaza edin, sizi kurban etmelerine izin vermemeye kararlı olun. Soğukkanlı, güvenli ses tonuyla, bir tutam mizah katarak konuşun. Yapmaya çalıştıkları şeyin farkında olduğunuzu gösterin. Size söylenenlerin temelde doğru olup olmadığını analiz etmeye çalışın, eğer doğru payı var ise, şikayetleri anında sona erdirmek için özür dileyerek, münakaşayı daha başlamadan sona erdirin. Duruma dikkat çektiği için, karşı tarafa teşekkür etmekten çekinmeyin. 

Önemli olan haklı ya da haksız olmak değil. Kavga ve çekişmelerin, kazananı yoktur. Ya kaybedersiniz, ya daha çok kaybedersiniz. Önemli olan kalp kırmamak, yargılamadan iletişim kurabilmektir. "Bilgelik", haklı bile olunsa, özür dileyecek kadar asil olabilmektir. Egonuzu (Kişiliğinizi) kontrol edemediğiniz sürece, o sizi kontrol etmeye devam edecek ve böyle olduğu sürece, tüm Dünya sizin olsa dahi, asla mutlu olamayacaksınız. Ne verirseniz onu alırsınız, ne ekerseniz onu biçersiniz, hangi dişüncelerde yoğunlaşırsanız, düşündüğünüz her ne ise, hayatınızda o var olur. Eğer insanlara kuşku ve küçümsemeli davranırsanız, onlarda size aynı şekilde davranır, insanlara onurlu, saygılı davranırsanız, aynı şekilde yanıt vermeleri muhtemeldir.

Neye odaklanırsan, onu elde edersin

İradeniz karşısında hiç bir şey imkansız değildir. Yeterince israr ettiğiniz takdirde, istediğiniz her şeye ulaşabilirsiniz. Ne olursa olsun, olumlu bir bakış açısı muhafaza ediniz. 

Çekim yasası, istenileni'de, istenilmeyeni'de hayatımıza çeker. Yani sizin bir şeyi iyi ya da kötü algılamanızla, veya olmasını isteyip, istememenizle ilgilenmez. Yalnız odaklanmış olduğunuz düşüncelerinize cevap verir. Neyi düşünür, ya da neye odaklanırsanız, onu alırsınız. Eğer kendinizi kötü hissediyorsanız, “Kendimi çok kötü hissediyorum.” sinyal'i yayarsınız. Bu durumda ruh haliniz tamamen kötü bir hale bürünecektir. Eğer bir şeyden hoşlanmıyorsanız ve sürekli yakınıyorsanız, yakındığınız şey size daha çok yaklaşır. Olaylara karşı pozitif bir bakış açınız var ise, pozitif kişi, olay ya da durumları kendinize çekersiniz. 

En çok hasta olanlar, hastalıktan en çok bahsedenlerdir. Bolluktan en çok bahsedenler ise, bolluk içinde olanlardır. Düşüncelerini değiştirirsen, hayatını değiştirirsin. Düşüncelerini değiştirirsen, bakış açını değiştirirsin. Sahip olduğun bakış açısı, yaşam kaliteni belirler.

Şans nasıl yakalanır?

şans - tavuz kuşu

Günlük yaşanan sayısız olayları, zaman zaman şans ve şanssızlıklara bağlarız. Diğer taraftan uğur getiren nesnelere de inanılır. Bilime meydan okusa bile, bu inançlar insanların günlük yaşamının bir parçası olmuştur. Herhangi bir rakam yada sayı, herhangi bir hayvan türü, yerleşen sabit fikirler, periler, melekler, vampirler, şeytanlar. Bazı istatistiklere göre dünyada her yedi kişiden biri, yaşamını bu gibi batıl inançlar üzerine kurmuş. 

Bazı nesneler, bitkiler ve hayvanlar şekillerindeki sempatiklikten, yada çirkinlikten dolayı, batıl inançlara malzeme olmuşlardır. Aynı şekilde bazı hareket biçimleri de uğusuzluk olarak değerlendirilmiştir. İşte bunların en yaygın olanlarından bazıları;

Uğur ve Şans diye sözcüklerin altında yatan inançların var olduğunu kimse inkar edemez. Şans, uğur, şanssızlık, kader, tesadüf, karma, yürekten istedim oldu, işim rast gitti gibi kavramları hepimiz biliriz. Peki şans'ın oluşmasında bizim de katkı payımız var mı? Evet, tabiki var, şansı yakalamanın temel kaideleri var. Sağduyulu bir insan için hiç bir şey tesadüf değil. İnsan dev bir mıknatıs gibidir, mıknatısın iki kutubu gibi işler; frekansı ile uyumlu şeyleri kendine çeker, uyumsuz olanları kendinden uzaklaştırır. Sorun şu ki; insanların birçoğu, istemediği bir sürü şeyi düşünür, sonra neden bütün bu düşündüğü olumsuzlukların tekrar tekrar başına geldiğini merak eder.

Kaynaklar:

Anthony Robbins - "İçindeki Devi Uyandır" 
Eckhart Tolle - "Var Olmanın Gücü" 
Mümin Sekman - "Her şey Seninle Başlar" 
Joseph Murphy - "Bilinç Altının Gücü" 
Rhonda Byrne - "The Secret" 
Matthew Kelly - "%100 Kendini Olun" 
Louise Hay - "Düşünce Gücüyle Tedavi" 
J. Ensing Addington - "%100 Düşünce Gücü"
islaminesil.com/madde-saf-enerji



Read more: https://www.infethiye.net/turkish/notlar/hepimiz-saf-enerjiyiz.htm#ixzz4PLKUcSny

Bu bölüm boş.