Bilinçaltı Korkuları Ve Çekim Yasası

31.08.2016 18:29
Neye inaniyor isek oyuz...
Neye inaniyor isek onu yaşarız...
Neyden ve nelerden korkuyorsak, karşımıza korkularımızla ilgili olaylar çıkar.
Biz kaçtıkça, görmezden geldikçe, o sürekli burdayım mesajini verir. Taa ki yüzleşene kadar.
"Zor" dedigimiz herşeyi yaşarız.
"Hayat çook zor" diyorsak, zorluklarla dolu bir hayatımız olur.
"Geçinmek çok zor" diyorsak, hep maddi sıkıntılarımız olur.
Yaşlı büyüklerimizi düşünün. Hele vesveseli olanlari. Hiçbirşeyleri olmasa da sürekli biryerleri ağrır ve durmadan yakınırlar. Öyle ki, kendileri de inanmaya başlarlar buna. Çünkü Düşündükleri şey olmuşlardır.
Düşüncelerimiz neyse oyuzdur. 

Bulundugumuz kainatta, "Çekim yasası" "Benzer benzeri çeker" kanunları geçerlidir. Bilim böyle diyor ve bununla ilgili milyonlarca deney var.
Yer çekimi, atomlar arası ve atom alti partiküller arasi çekim, cisimlerin birbiri arasindaki çekim... vs.

Kendini sürekli ispatlamaya çalışan biri, hayatı boyunca kendini ispatlayacagi olaylar yaşamaya başlar. Kendi dogrulugunu kanıtlamak istedikçe, hep benzer olaylarla karşılaşır.

Çünkü çekim yasası sadece atomlarda, maddi fizik kainatta geçerli degildir. Düşüncelerimiz enerji ise, enerji de maddenin özünü oluşturuyorsa, düşüncelerimiz de maddedir.
Ve her düşüncemiz, benzerini çekecektir. Çünkü kanun böyledir.

"Aklıma gelen başıma mı geliyor" yoksa, "olacak olan mı malum oluyor" kelimeleri aynı kapıya çıkar aslında.
Her ikisi de, temelinde, benzer benzeri çeker kanunuyla gerçekleşiyor.

İlişkilerinde hep terslikler ve ayriliklar yaşayan kişileri bir dinleyin. 
"Beni sevmiyordu ayrıldım" (sevilmeme korkusu), "Beni istemiyordu bitti." (istenmeme korkusu), 
"Hep işi vardi" "Beni aralarina almiyorlar". "Kimse beni dinlemiyor" (yalnizlik korkusu). 

Bu tip korkular, aslinda çok derinde bilinçaltinda yatan korkulardir ve düşüncelerimizin temelini oluşturur. Bilinçaltindaki korkular, bizi yönetir ve onlari asla farkedemeyiz. Çünkü farketmek istemeyiz, böyle rahatızdır ve kimse rahatının bozulmasını istemez. "Uyku hali" "uyuma" budur.

Farketmedigimiz için, radyo yayini gibi sürekli yayin yaparlar, bizi olumsuz düşünceye ve davranişa iten her türlü hareketi ve olayi yaratırlar. Ve artik biz "ZAN"larla hareket etmeye başlarız.
Zannederiz. Bu "zan"lar da hayatımızı, ilişkilerimizi mahvetmeye başlar. Zihnimizde hep kuşku, önyargi, peşin hükümleri tetikler.
Ve artik kendi beynimizin içinde oluşan dünyada yaşamaya başlarız. Gerçeklerden uzak korkularin ve zan ların yönlendirdigi bir sistem oluştururuz.

Belki bu bizi uzuuun yıllar rahatsız etmez, taa ki, 30-40'lı yaşlarda, bıkkınlık ve bu tip düşünceleri fark etme ve artik terk etme zamaninin geldigini düşünene kadar.
Bundan sonra da iç hesaplaşmalar, kendini ayna gibi görmeler, kendini farketmeler başlar. "Uyanma", dedigimiz olay budur işte. Yani "Kendini Bilme". yolunda ilk adımları atmaya başlarız.

Arayışlar içerisine gireriz. Ve gerçek huzurun mutlulugun dışarıda degil kendi "İçimizde" oldugunu fark ederiz.
Aslinda tamamen herşey kendimizizdir. Ve merkeze dogru yolculuk başlar. Öze dogru, asl olana dogru. Kendi merkezimizi keşfetme yolunda olaylar başlar. Ve bu olaylarin üstesinden gelmek, uyaniş ve kendini bilme hiç de kolay olmayacaktir.
Çok acı, acıtan, zor olan fakat bir o kadar da huzur veren yola girmişizdir. "insanin en büyük savaşı kendiyle olandir" işte budur.
 
 

Her an neşeli, mutlu, özgür, benzersiz, bolluk ve bereket içinde olması insanın doğuştan gelen hakkıdır. İnsanlık bütün bu haklarından vazgeçeli çok oldu. Sürekli başkalarının anlattıkları ve düşlerinin içinde yaşar oldu. Zaman içinde en saf ve doğal halimizi kaybettik üstümüzü kirli bir tabakalar silsilesi kapladı ve artık düşleyemez mutlu olamaz duruma geldik. Bu hep bizim onayımızla oldu. Bu kirli tabakanın farkında olmak bizi engelleyen olumsuz düşünce ve duyguların kaynağına indiğimizde her şey kendiliğinden çözüm bulacaktır.

Eğer kendinizi gözlerseniz neyin olması ve neyin olmaması gerektiğinin farkına varacaksınız. En önemli şey insanın kendini gözlemlemesidir. İyileşme arkasından gelecektir. Kuantum Bütünlük ilkelerini uygulayarak motivasyonumuzu her zaman zirvede tutmak ve kendi içimizde kuantum sıçraması yapacaktır. Hedef bireyin kendini tanımasıdır.

Geçmişin İyileştirilmesi

Bize öğretilenler ve sürekli bir olumsuzluk ezgisi içinde olmak korkunç boyutta bir kabuğun bizi sarmasına ve tüm düşlerimizden vazgeçmemize neden olmaktadır. Kendimizi gözlemlemeye başladığımızda bizi kaplayan bu kabukta bir delik açacak ve gerisin geri tüm bu kötülüklerin ışık tutacak ve geçmişimize iyileşecek ve kül olacaktır. Kendini gözlemlemek uygulamalı sabırlı bir çalışmanın sonucunda olacaktır. Bu yapılmadığı sürece geçici motivasyonlarla kalacak her zaman kendimizi eski kulvarlarda dans ediyor göreceğiz. 
 

“Kendini tanıyan bir kişi asla motivasyona bir daha ihtiyaç duymayacaktır..

Sevmek, Bağışlamak ve Minnettar Olmak (Motivasyonunuzun temel felsefe taşlarıdır.) 

 

Korku – Sorumluluk Ve Motivasyon - Başarı

Motivasyon eksikliği endişe, kaygı ve korku durumunda olur. Bu durumdan çıkış için korku ve sorumluluğun ne olduğunun  farkına varmak lazım. Korktuğunuzda sorumluluk alamazsınız ve sorumluluk almadığınızda korkarsınız.

Çözüm Başka Boyuttan Bakmakla İlgilidir

Hep yüksekteyken iyi, mutlu, neşeli ve bir zarafet durumundayken alacağınız kararlar yüksek bir motivasyon içereceğinden şaşmaz bir şekilde gerçeğe dönecektir. Olaylara hep yukarıdan bakmak gerek. Bir kuş gibi daha yükseklere çıkmak lazım.  
 

Saflığın-Dinginliğin Gücü (Dışta bakarsan kargaşa içte ise huzur yüksek motivasyon vardır) 
 

Kuantum Bütünlük

Her şey bir bütününün içinde değişim yapabiliyor ve kuantum sıçramasına neden oluyor. Siz zihnen bölünmüş ve çatışma halindeyken motivasyonunuzun yüksek olması mümkün değildir. Bu durumdayken karar almamak lazım. Bütünlüğümüzü aramalı ve kuantum bütünlük ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olmamız gerekmektedir. Kuantum Bütünlük başarının temel anahtarıdır. Bütünlükte asla motivasyon gerekmeyecektir.

“Kuantum Bütünlük Başarının Anahtarıdır” 
 

Sınava hazırlanan ve hayatları hep sınavla geçen düşleyebilme kabiliyetine sahip bu genç insanların hepsi başarılıdır. Asla hiçbir sınav onlar içindeki saklı bilgiden daha güçlü değildir. Hiçbir insan asla kendini aşacak bir sınavla karşılaşamaz. Fakat öğrencilerimize hep öğretilen bir yarış durumu, bir korku ve kaygı durumudur. Bunun sonucunda ne bekleyebiliriz ki? Hep korku, kaygı, olumsuz düşünceler içinde büyütülen bu çocuklar kendi yaptıklarının sorumluluğunu alana kadar engelleme komitesi ile karşı karşıya kalırlar. 
Hiç kimse bir sınavdan başarılı veya başarısız olarak ayrılamaz kazanan ve kaybeden yoktur, hiç kimse hiç kimseyi yenemez. Gençler her zaman için hedeflerini tutturacaklardır eğer bu korku, kaygı ve yanlış öğretilen şeylerden kurtulduklarında. Asla  hiçbir çocuk sınavda başarısız olamaz. Başarısızlık kendimiz anlama eksikliğimizden kaynaklanır. O başarısızlık bize her zaman doğru yolu gösterir. Çocukların gençlerin bir zorunluluk ortamında kendi isteklerinin ve düşlerinin dışında sınava hazırlanmaları yalnızca onların düşlerinin kırpılmasına ve benzersizliklerinin yok edilmesine dönük olabilir.

Gençlerin kendilerini tanıyarak başarılı olacakları ve kendilerini yansıtan şeyin ne olduğunu kavrayarak sınava hazırlanmaları sınav olmayacaktır. Girecekleri her sınav sınav olmaktan çıkacak ve başarı kaçınılmaz olacaktır. Dünyada herkes başarılı olmak için buradadır eğer kendini anlayabilirse ve bütünlüğünün farkına varabilirse bir daha asla kaygılanmayacak ve korkmayacaktır.  

Sınavın bizim kararlılığımız ölçmek için olduğunu ve asla bizden daha üstün olmadığını. Hepimizin mutlaka hedeflerimiz tutturacağımızı. Düşleme sayesinde asıl içinde yatan düşün farkına varacağımız. Başka boyutlardan bakarak anında çözüm bulmayı. Liderlerin, düşünürlerin, bilim adamlarının zihinlerine yolculuk yaparak zorunlu sınav karneleri ile düşlerinin sınav karnelerini karşılaştırılması sonucun da herkesin hedefini tutturduğuna tanık olacak. Kaygı, endişe ve korkularımızdan kurtularak bütünlük başarının felsefe taşı olduğunu öğrenecekler.

 

Bu bölüm boş.